İşte büyük aşk bu cümle ile başladı…
“-Kardeşim, Kadir İstanbul’a gelmiş, Bakırköy’e gidelim uzun zamandır görüşemiyoruz hem eski günlerden bahsederiz, hem de bizim içinde bir değişiklik olur.”
İnanıyorum ki hiç kimse bu yazdıklarıma bir anlam verememiştir.
Tabiî ki bir kişi hariç.
“Büyük aşklar bazen büyük raslantılarla başlar. Nasıl mı?”
Aslında hikâyemiz üç arkadaşın bir alışveriş merkezinin terasında ki bir kafeteryada, hasret gidermek için buluşmaya karar vermeleriyle başladı. Sohbet sohbeti açarken aslında muhabbetin iki kişi arasında geçtiğinin farkına varılması uzun sürmemişti. Gencin gözleri nedense bir noktaya takılmış, anlatılanlardan bihaber bir başka dünyada yolculuk yapıyor gibiydi. Diğer iki arkadaşında, arkadaşlarının dikkatini dağıtan mevzuyu farketmeleri fazla zamanlarını almadı. Bir kaç metre uzaklıkta ki masada oturmuş arkadaşıyla sohbet etmeye çalışan ancak kendisine kilitlenmiş bakışı farketmiş olacak ki, utancından kıpkırmızı olmuş mahzun bir kız. Masmavi gözleriyle bakışlarını kaçırmaya çalışan güzel kız bunu çokta başaramadığının farkına varılmasından ve çekincesinden kendine çevrilen hayranlık dolu bakışa da kayıtsız kalamıyordu. Delikanlı aslında kendisinin bile anlam veremediği duyguların etkisinde içini saran huzuru, karşısındaki mavi derinlikler de bulmuştu ve o anın hiç bitmemesini istiyordu. Saatler dakikalarla meydan muharebesine girmiş olduğundan ayrılık vakti gelmiş ve malesef o an çatmıştı. Genç kız masadan kalkarken yanında, hayallerini umutlarını, huzur bulduğu mavi gözlerini de götürüyordu. Birden içini büyük bir korku kapladı delikanlının, yüreği sıkıştı ellerinin terlediğinin farkına vardı. Az önceki huzur, yerini endişeye ve çaresizliğe bıraktı. Ne yapmalıydı, nasıl durdurmalıydı, ona hayatında bu kadar kısa sürede anlam kazandırdığını nasıl anlatabilirdi. Bu çok samimiyettsiz olurdu. Ya kendini doğru bir şekilde ifade edemezse, ya yanlış anlaşılırsa….
Bu düşünceler arasında kız yerinden kalkmış gidiyordu ki delikanlı birden arkadaşlarına döndü ve “ İşte benim hayatımı paylaşacağım insan uzaklaşıyor ve gidiyor benden ve ben hiçbir şey yapamıyorum” dedi. Evet sonunda başarmıştı, en azından bunu artık sadece kendisi bilmiyordu, masada ki arkadaşlarıyla da paylaşmıştı korkusunu. İnsanların ne düşündüğünü önemsediğinden değil, içinde sadece kendisine saklayamayacağı büyüklükte bir duyguyu dışarıya çıkarmıştı. Rahatlaması gerekiyordu, paylaşımını da tamamlamıştı ama yanlış olan neydi? Neden hala içi daralıyordu niye bu denli mahsunlaşmıştı. İnsan hiç bu kadar çaresiz olabilir miydi? Gitse mi? Gitmese mi? Yanlış anlaşılır mı? Anlaşılmaz mı? Akşam yatarken keşke der mi? Demez mi? Off ya neden konuşmadım ki, sözü arkadaşlarının artık ondan en çok duyacağı cümlelerden biri mi olacak dı? derken…
Birden arkadaşı “Gerçekten hissettiğin duygunda samimiysen hayallerinin, geleceğinin peşinden gitsene. Git ve anlat ne hissediyorsan. Samimiyet asla yanlış anlaşılmaz. Biliyorum ki akşam beni arayıp off yaaa neden konuşmadım ki, “o insan” diye yıllardır aradığım kişi o muydu acaba diyeceksin” dedi.
Delikanlı birden masadan fırladı olanca hızıyla kafeteryadan çıktı. Gözlerini telaşla kalabalıkta gezindiriyor ama bir türlü göremiyordu. Yoksa çok mu geç kalmıştı, gerektiği kadar hızlı davranamamış mıydı, gözünün önünde duruyor da heyacandan ve kalabalıktan farkedemiyor olabilir miydi? Saniyeler asır olmuştu içindeki ümit yerini yıkılmışlığa bıraktığı bir anda bir kaç kat altta onu gördü. Gözlerine inanamıyordu bu gerçek olabilir miydi. Yoksa bilinçaltı kendine acımasız bir oyun oynuyor muydu? Gözlerini bir başka yönde çevirip tekrar baktığında yanılmadığını farketti. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atmaya başlamıştı. Ama sakinleşmesi gerekiyordu biraz sonra hayatının en önemli konuşmasını yapacaktı. Cesaretini topladı ve bir bir merdivenlerden inmeye başladı. Merdivenlerin hareketli olması aslında farkına varmasa da daha hızlı hareket etmesine yardımcı oluyordu. Nihayet zaman gelmişti ve o güzellik şimdi tam karşısındaydı. Aslında delikanlı kendisini oldukça özgüvenli bir insan olarak tarif edebilirdi. Peki, tanıdığı o kişi şimdi niye yalnız bırakmıştı kendisini. “Önce şu nefesim düzelsee Allahım” diye iç geçirdi. Ama beklemenin faydası yoktu artık birşeyler yapmanın vakti gelmişti.
”-Bir saniye vaktinizi alabilir miyim” diye seslendi genç kıza. Genç kız karşısında delikanlıyı görünce birden irkildi. Ama hiçbirşey söyleyemedi, sustu kelimeler yalnız bıraktı o anı. Zaten hayatında böyle birşeyle karşılaşmamıştı ki nasıl davranmalıydı, ne söylemeliydi. Yüzünün yine biraz önceki kırmızılığa büründüğünün farkına vardıkça sesinin kısıldığını hissediyordu ve konuşamadı. Delikanlı durumu farketmiş olduğundan mı bilinmez kıza, söz hakkı bile tanımadan kafasında hazırlamış olduğu kısa konuşmayı yapmaya başladı. “-Biliyorum söyleyeceklerim size anlamsız gelebilir. Belki beni kızlarla tanışmaya meraklı birisi olarak da düşünebilirsiniz. Ama şunu söylemek istiyorum, inanın bana bunu hayatımda ilk defa yapıyorum. Ve maalesef hiçbir şey yapmaz isem, siz biraz sonra gözden kaybolacaksınız ve ben bu pişmanlıkla kalacağım. Bu kâğıtta benim telefon numaram var. Lütfen alın, sadece bu kâğıdı almanızı ve düşünmenizi rica ediyorum, ne zaman isterseniz beni arayın. Amacım sadece sizinle konuşabilmek. Aramak zorunda değilsiniz, isterseniz ben gittikten sonra bu kâğıdı atabilirsiniz de, ama ben bu çabayı göstermiş olmanın huzuru içinde bu akşam rahat uyumak istiyorum ve KEŞKE demek istemiyorum…”
Kız belki heyecandan, belki utancından adını bile söylemedi, delikanlı ismini bile bilmediği ama evet işte “o insan” dediği kişinin hayaliyle oradan ayrıldı. Ve içinden şunları geçirdi…
“Eğer bu kişiyle bir hayat birlikteliğimiz olacaksa ve bu hayatta her konuda birlikte mücadele edeceksek, ben kendime düşen kısmını yaptım, şimdi sıra onda tabiî ki eğer “o kişi” ise…”
İşte rahatlama buydu, söylediklerini tamamladıktan sonra arkadaşlarının yanına döndü. Bütün gece uyuyamadı ve bunu takip eden bir kaç hafta daha uyku ile arası pek olmadı. Ama sonunda beklediği o telefon geldi. Telefonun karşısında daha önce hiç duymadığı ama çok yakından tanıdığını hissettiği bir ses vardı. ”merhaba ben …..’im” müsait misiniz?
Delikanlının o andaki halini ise artık siz hayal edin, eee kolay mı “o kişi” diye yıllardır aradığı kişi telefonun öbür ucundaydı…
Bu yaşanmış bir hikayedir.
Kaleme Alan: Tamer YILMAZ
Yaşayanlar: Bilen BİLİR
By Yurek Dostu on Eyl 4, 2007 | Reply
Hikayen için, tasvirlerin için, yazı kaliten için ve en önemlisi bize bu hediyeyi verdiğin için sana çok teşekkür ediyorum. Y.D.
By Pınar on Eyl 5, 2007 | Reply
Canım arkadaşım,
Siteniz ve yaşanmış aşk hikayeniz çok güzel olmuş, bu hikayenin en başından beri yanındaydım iyi ki olmuş daha nice güzel senelere. ( Hikayedeki, karşı masadaki genç kızın arkadaşından )
By Saygın BALIKEL on Eyl 5, 2007 | Reply
Çok anlamlı yaşanmış bir hikaye. Ben bilmiyordum ama tahmin edebiliyorum. Bende hikayede ki mavi gözlü kızla ve aşkının peşinden koşan delikanlıyla Taksim’de bir öğleden sonramı paylaşmıştım ve gerçekten büyük bir uyum ve aşk görmüştüm. İnşallah ömür boyu bu ışık devam eder.Tamer’de çok güzel bir anlatımla bizleri duygulandırdı.Teşekkür ederiz:)
By Fatoş on Eyl 5, 2007 | Reply
O günleri iyi hatırlıyorum
ağaçlar, kuşlar, böcekler, aşk, aşk diye ortalarda dolanırdı arkadaşımız
)
Bir ömür aşkları sönmesin!!!!!
By Tolga SEZGİN on Eyl 5, 2007 | Reply
Canım kardeşim Tamer, eminim bu hikayenin devamında yaşananların ucu, Burger King Carousel’e kadar dayanıyordur.

Yani böyle bir günde yazdıgın bu yazıyı sadece bir kişi anlamadı sandığın gibi
Niye çünkü kameram iş başındaydı o gün. Ayrıca ne öyle kişisel mesajlar yazıyosun canım benim buraya. Ya anlamasaydım ne demek istediğini kulaktan kulağa ayıp oluyo ama.
Bu vesileyle kardeşim Dursun ve birtanesi sevgili Seçil’inde yıldönümünü kutluyorum.
By cem vatandaş on Eyl 6, 2007 | Reply
Bu hikaye sonu itibariyle iyi bitmiş anlaşılan, hayatın amacını yakalamışsınız herkes bu kadar şanslı olmuyor. Senelerce düşünüyor, hatta evleniyorsunuz, hatta çocukarınız oluyor. Onları büyütüp evlendiriyorsunuz. Saçlarınız ağarmış bir şekilde arkanıza yaslanıyorsunuz. Ve daima 20 yaşında aşık olduğunuz O sizi hiç sevmeyen kişiyi düşünüyorsunuz. Hayat her zaman insanlara oyunlar oynar bazen başarı vardır. Bazende sonuncu olmak. Size tavsiyem oturun sürekli konuşun muhabbet edin göreceksinizki Muhabetler sohbetler iki sevgiliye sunduğu en büyük Hediyedir. Ömür boyu mutlu olmanız dileğiyle…
By tamer yılmaz on Eyl 7, 2007 | Reply
Selam Saygın Kardeşim,
Öncelikle “Günün Sözleri” yazılarını takip ediyorum hepsi süperler. Selamlarında geliyor başımın üstüne. Sayın site sahibine bugün sitemlerimi ilettim senin yazılara neden yorum yapamıyoruz diye. Artık bugün birşeyler yapar mı? bilmiyorum yani. Güzel yorumların içinde teşekkür ederim bilader. Görüşmek üzere…
By Şükrü Çelebi on Eyl 8, 2007 | Reply
Merhaba Dursun&Seçil
Öncelikle nice mutlu, huzur dolu, uzun yıllar diliyorum sizlere… Hayatınızın her anı ilk karşılaştığınız andaki gibi heyecan dolu olur inşallah.
Tamer kardeşimde her zaman ki döktürmüş maşallah.. hiç şaşırtmadı beni…
Herkese sevgiler
By Fatih ATAYURT on Eki 4, 2007 | Reply
Kardesım benım,
Herzaman oturaklı ve kendine yakısacak şekilde davrandın.
İşte bu olayda da bunun semeresini aldın sana ve Seçile ömür boyu mutluluklar dilerim.
Sız gerçekten bunu hakediyorsunuz.
Fatih Atayurt
By Ulviye Yılmaz on May 2, 2008 | Reply
Aşklarının sevgilerinin her şeyden önemlisi birbirlerine olan saygılarının ömürlerinin son günene kadar sürmesi dilegi ile ALLAH nazarlardan korusun. SEÇİLCE’YE VE VEFAKAR OĞLUM DURSUN’A hayatları boyunca mutluluklar diliyorum.
Ulviye Yılmaz
By m.arıkan on Haz 5, 2008 | Reply
merhabalar yazan kardeşiminde, yüreğinin sesini dinleyip hayatının dogru kararını alan kardeşiminde yüregine sağlık. mutluluğunuz daim olsun. selamlar
By Anonim on Haz 29, 2010 | Reply
Aslında hoş bi hikayeye benziyor ama ben sonundan hiç bir şey anlamadım.
By abc on Haz 30, 2010 | Reply
Hikayenin sonunda “o kişi” diye yıllardır aradığı kişiden gelen bu telefon ile sonu evlilik olan, bugün 10.yaşında olan mükemmel bir birliktelik başlamış..